Beddua Etmek Günah Mı? Beddua Yerine Ulaşır Mı?

Beddua Etmemenin günahı nedir? Beddua Ettiğimiz kişiye zarar verir mi, Beddua ne zaman tutar? Beddua Etmek kul hakkı mıdır? Kimin Bedduası tutar işte cevabı.

Beddua Etmek Günah Mı? Beddua Yerine Ulaşır Mı?

Beddua Etmenin zararı nedir? Beddua kimlere yapılır, Beddua eden kişiye ne olur? Merak ettiğiniz her şeyi bu yazımızdan öğreneceksiniz. Beddua etmenin günah olup olmadığı ve bedduanın yerine ulaşıp ulaşmadığı oldukça sık merak edilen bir konu olmakla beraber, çoğu insanın istemeden de olsa sıkça yinelediği bir harekettir. Bu nedenle beddua etmenin günah olup olmadığından bedduanın yerine ulaşıp ulaşmadığına kadar birçok husus araştırılmakta ve buna göre hareket edilmeye çalışılmalıdır.

Beddua Nedir?

Beddua nedir ya da beddua etmek ne demektir tanımına bakılacak olursa hayır duasının tam tersi olarak tanımlanan bedduanın herhangi bir kişi hakkında kötümser ve olumsuz bir istekte bulunma, şer temenni etme anlamlarına geldiği görülmektedir. Beddua sadece kişinin karşısındaki için değil kendisi için de yaptığı şer dilekleri olarak görülmekle birlikte özellikle “Allah belanı versin, Allah kahretsin” gibi ifadelerle yapılır. Bu durumda lanet okunması Allah’ın rahmetinden ayrı ve yoksun kalınmasının dilenmesi anlamının taşınmasına da neden olur.

Karşısındakinin Hakkında Kötülük İstemek  

Bir diğer anlamda beddua etmek dost ya da düşman fark etmeksizin hakkında kötüyü istemek, lanetlemek, birisinin başına kötülük gelmesi ve kötü olması için dua etmek, kötülemek anlamına da gelmektedir.

Beddua Eden Kişinin İçinde Bulunduğu İki Durum

Birisi için lanetleme ya da başına tez zamanda kötülük gelmesini isteyen kişinin içinde bulunduğu iki durum olduğu belirtilmektedir. Beddua eden kişinin durumu olarak da nitelendirilen tanımlamada beddua eden kişi ya haklı ya da haksızdır. Bu nedenle beddua etmek günah mı sorusu için de beddua eden kişinin içinde bulunduğu durumların çözümlemesi iyi yapılmalıdır.

Beddua Etmek Günah Mı? Beddua Yerine Ulaşır Mı?

Haksız Durumda Beddua Etmek

Haksız beddua etmek olarak da nitelendirilen durumda kişinin haksız olduğu bir durumda beddua etmesi kesinlikle haramdır. Burada İslam alimleri haksız yere beddua eden kişinin haddini aşmakla birlikte bu durumda küfre düştüğünü ve zulüm yapan (zalim) haline geldiğini ifade etmektedir. Birinin yapmadığı halde kötü bir iş yaptığını sanmak anlamına gelen “Su-i zan” dan beslenen haksız beddua, bilmediği, görmediği, delil ve şahit içermediği halde karşı tarafa iftira atmakla aynı anlama gelmektedir.

Haklı Durumda Beddua Etmek

Karşısındakinden zarar gören, kötülük ve hatta zulme maruz kalan, kısaca haklı bir durumda olan bir kişinin beddua etmesi de dinimizce yasaklanmıştır. Bu konuda dini yükümlülüklerini bilen birisinin beddua etmeyeceği düşüncesinden dolayı kişinin beddua etmesi doğru karşılanmaz. Burada doğru olan, kişi haklı durumda da olsa beddua etmek yerine karşısındaki kişi için Allah’ın onu ıslah etmesini dilemek, Allah’a havale etmektir. Bu durum Allah tarafından hoş karşılanan bir durumdur. Yapılan bu havaleyi Allah’ın kabul etmesi ve yapılan kötülüğü misliyle çıkarması sıkça görülen bir durumdur. Allah kimsenin hakkını kimsede bırakmaz.

Bir Mazlumun Haksız Yere Kalbinin Kırılması Da Bir Beddua Halidir

Bedduadan daha kötü olarak nitelendirilebilecek bir durum da özellikle mazlum bir kişinin haksız yere kalbinin kırılması ve gönlünün incitilmesidir. Dinimiz tarafından asıl beddua halinin bu olduğu belirtilmekte, asıl beddua dilinin de bu dil olduğu ifade edilmektedir. Haksız yere gönlü incinen ve gözleri yaşaran bir mazlumun beddua etmesine gerek bulunmamakta, Allah’ın her şeyi bilen kudreti sonucunda onun kırılan kalbinin misliyle Allah tarafından onarılacağı görülmektedir. Bu nedenle Allah tarafından çaresizlik içinde kalan bir kişinin dahi beddua etmemesi buyurulmakta, zalime beddua etmek günah mı sorusu için de Allah’ın çaresiz kalan kulunun her daim yanında olması nedeniyle o kuluna yapılana sessiz kalmayacağı bilinmelidir.

Peygamber Efendimiz’in (S.A.V) Beddua Hakkındaki Buyrukları

Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in (S.A.V) beddua hakkındaki buyrukları kesindir. Sahih bir hadis-i şerife göre Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in (S.A.V);

  • “Kendi aleyhinize, evlatlarınızın ve mallarınızın aleyhine sakın beddua etmeyiniz. Dualarınızın kabul olacağı bir saate rastlarsınız da dualarınız kabul olur” buyurmuşlardır. (Ebu Davud, Müslim)
  •  “Kul herhangi bir şeye lanet ettiğinde, o lanet gökyüzüne çıkar. Semanın kapıları ona kapanır, sonra yere iner. Yeryüzünün kapıları da ona kapanır. Sonra sağa sola bakınır, girecek yer bulamaz da lanet edilen kişiye döner. Gerçekten lanete layık ise onda kalır, lanete layık değil ise lanet edene döner. (Tirmizi, Ebu Davud)
  • Ben size lanetçi olarak gönderilmedim, bir mü’mine beddua etmek onu öldürmek gibidir. (Buhari) 
  • Yapılan bir beddua haksız yere yapıldığını gördüğünde sahibine geri dönecektir. (Tirmizi, Ebu Davud)

Beddua Etmekten Kaçınmalı!

Ayrıntılı yapılan tanımlarda da görüleceği üzere beddua etme çizgisi oldukça ince ve keskindir. Haksız yapılan beddua hükmü için ise neredeyse kesin olarak beddua sahibine geri döneceği belirtilirken, kalbinde yangınlar oluşan ve kalbi kırılan kişinin bedduasını da Allah duyacak ve o bedduanın önünde hiçbir engel duramayacaktır. Mazlumun bedduasının er ya da geç, haklı kişinin duasının da mutlaka kabul olacağı kesindir.

Haksız Yere Edilen Beddua İçin Ne Yapılmalı?

Haksız yere beddua eden kişiler için dinimizce iki yol vardır.

  • Haksız yere beddua etmek ile alakalı ilk yapılması gereken Allah’tan af dilemek hatta tövbe etmektir.
  • Allah’tan af dilenip tövbe edildikten sonra haksız beddua edilen kişinin gönlü yumuşatılarak ondan helallik alınmalıdır. Eğer kişi hayatta değilse kişinin ruhu için Kur’an-ı Kerim okumalı ya da okutulması ve tekrardan Allah’a tövbe edilmelidir.

Peygamber Efendimiz’in (S.A.V) Beddua Konusundaki Tutumu

Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V) tüm yaşamı boyunca beddua etmekten kaçınmış ve ısrarla kendisinin lanet değil de rahmet peygamberi olduğunu belirtmiştir. Bu konuda belirtilmesi gereken bazı örnekler vardır;

  • Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V) İslam tebliği için Taif’e gittiğinde taş ve pislik yağmuruna tutulmuş, mübarek ayakları kanlar içinde kaldıktan sonra, Allah tarafından kendisine kötülük edenler için beddua etmesi halinde onları helak edeceği bildirilmesine rağmen, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V) bunu istememiş, belki daha sonra kendisine bu kötülüğü yapanların çocuklarının Allah’a ibadet edeceği düşüncesini belirtmiştir.
  • Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V) Uhud’da dişini kıran ve kendisini yaralayan düşmanları için “Allah’ım kavmimi hidayete erdir, çünkü onlar ne yaptıklarını bilmiyorlar” buyurmuştur.
  • Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V) ne kadar uğraşsa da Devs kabilesinin İslamiyet’i kabul etmemesi üzerine kendisinden beddua etmesi istenmiş ancak bunu kabul etmemiş, “Yâ Rabbi! Devs kabilesine hidayet eyle de onları bizim saflarımıza kat şeklinde dua etmiştir.

Allah c.c Düşmanlarına Edilen Beddua tutar mı?

Allah düşmanlarına beddua etmek konuyla alakalı bir diğer başlık durumunda olmakla beraber,

  • Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V) bazı durumlarda Allah düşmanlarına beddua etmiştir. 70 İslam davetçisinin Bi’r-i Mâûne’de şehit edilmesi üzerine Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V) davetçileri şehit eden Kilab kabilesine bir ay süreyle beddua etmiştir.
  • Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V) Kabe’de namaz kıldığı esnada kendisiyle alay eden müşriklere beddua ederken, kısa bir süre sonra Bedir Savaşı’nda hepsinin ayrı ayrı yere serildiğini gözleriyle görmüştür.
  • Hendek Savaşı'nda da Medine önlerinde toplanan düşmanın dağılarak perişan olmaları için ettiği dua kabul olmuş ve gece ansızın çıkan bir fırtınayla düşman otakları altına üstüne gelmişti.

Güncelleme Tarihi: 04 Aralık 2018, 00:46
YORUM EKLE
Medyum - Aşk büyüsü